55. ve 67. Mektup (1897) – Sigmund Freud
55. Mektup (1897)[1]
… Sana bugün aklıma gelen ve bana makul gözüken, yepyeni iki fikir gönderiyorum. Elbette bunlar analitik bulgulara dayanıyorlar.
(1) Nevroz yerine bir psikozu (yani, akıl hastalığı veya konfüzyonel psikoz – daha önce söylediğim şekliyle, bir aşırı bunalım psikozu) belirleyen şey, cinsel istismarın ilk entelektüel evrenin bitiminden önce, yani ruhsal aygıt ilk formunda tamamlanmadan önce (15 ila 18 aydan önce) gerçekleşmesinin gerekiyor oluşu gibi gözüküyor.[2] İstismarın, bu tecrübelerin daha sonraki tecrübelerin ardında gizli kalmasına ve zaman zaman yeniden ortaya çıkmasına yol açacak kadar geçmiş bir tarihe uzanıyor olması muhtemeldir. Epilepsinin de aynı döneme döndüğüne inanıyorum… Eskiden aynı evreye atadığım tic convulsif ise daha farklı ele almam gerekecek. Buna şöyle ulaştım: Histerik erkek hastalarımdan biri… en büyük kız kardeşinde tam bir konfüzyon ile sonuçlanan histerik bir psikoza sebep oldu. Dahi bir adam olmasına karşın ellinci yaşından itibaren olabildiğince şiddetli dipsomani nöbetleri geçiren onun kendi baştan çıkarıcısının izini sürdüm. Bu ataklar düzenli olarak ya ishalle ya da nezle ve ses kısıklığı ile (oral cinsel sistem!) yani kendi pasif deneyimlerinin yeniden üretimiyle başladı. Şimdi, kendisini hasta hissedene kadar adam sapkındı ve dolayısıyla sağlıklıydı. Dipsomani, bir itkinin güçlenmesi yahut daha doğru bir ifade ile cinsel olan ile ilişkili bir başka itki ile ikame edilmesi yoluyla ortaya çıktı. (Aynı şey muhtemelen yaşlı F.’nin kumar çılgınlığı için de geçerlidir.) Şimdi bu baştan çıkarıcı ile hastam arasında, bazılarında bir yaşından küçük olan küçük kız kardeşinin de bulunduğu, sahneler yaşandı. Sonraları, hastamın onun kız kardeşi ile ilişkileri oldu ve kız kardeşi ergenlik çağında psikotik oldu. Bundan, daha hassas yaştaki bir kimsenin ona doğru çekilmesi sebebiyle, nasıl olup da sonraki nesilde nevrozun psikoza ilerlediğini anlayabilirsiniz. (Bu, insanların “yozlaşma (degeneracy)’’ dediği şeydir.)
Bu arada, olgunun kalıtımı şu şekildedir [Şek.10]:
Sana, üç hastalık türüne ışık tutan bu olgunun önemi hakkında daha çok şey anlatabileceğimi umut ediyorum.
(2) Sapkınlıklar düzenli olarak zoofiliye yol açar ve bir hayvan karakterine sahiptirler. Daha sonraları terk edilen erotojenik bölgelerin işleyişi ile değil, daha sonra bu kuvveti kaybeden erotojenik duyuların işleyişi ile açıklanırlar. Bu bağlamda, hayvanlarda (cinsel amaçlar için olduğu kadar diğer amaçlar için de) temel duyunun, insanlarda bu konumunu yitirmiş olan koku duyusu olduğu hatırlanacaktır. Koku (veya tat) baskın olduğu sürece saç, dışkı ve vücudun tüm yüzeyi ve ayrıca kan, cinsel açıdan uyarıcı bir etkiye sahiptir. Histeride koku alma duyusunun artması şüphesiz bununla bağlantılıdır. Duyu gruplarının psikolojik tabakalaşma ile alakalı oluşu, rüyalardaki dağılımlarını takip ediyor gibi görünüyor ve hiç şüphesiz histerik anestezinin mekanizması ile doğrudan bir bağlantısı bulunuyor.[3]
67.Mektup (1897)
… İçimde bir şeyler mayalanmaya devam ediyor ancak ben henüz hiçbir şeyi tamamlamadım. Psikolojiden oldukça memnunum: Nevrozlarla ilgili teorim konusunda yaşadığım ağır şüpheler bana resmen işkence ediyor. Zihnim oldukça uyuşuk, kafamda ve hislerimde yaşadığım endişeleri de henüz bastırmayı başaramadım; bu yalnızca İtalya’da mümkün olabilir.
Burada geçen neşe dolu günlerimden sonra şimdi de huysuzluk döneminin keyfini çıkarıyorum. Şu anda ilgilendiğim en önemli hasta bizzat benim. Hafif histerim (ne var ki çoğunlukla işlerim yüzünden ağırlaşan) bir nebze daha iyileşti ancak geri kalanı hâlâ yerinde sayıyor. Ruh hâlimin esasen bağlı olduğu şey bu. Analiz diğerlerinden çok daha zor. Bu, şimdiye dek başardıklarımı izah etme ve aktarma hususundaki psişik gücümü felce de uğratan bir şey. Ama bunun mutlaka yerine getirilmesi gerektiğini ve çalışmalarımdaki elzem bir ara aşama olduğunu düşünüyorum.
Çeviride Standard Edition’ın I. Cilt’inin 1966 tarihli baskısı esas alınmıştır.
Çeviren: Burak Eker
[1] [Viyana, 11 Ocak 1897.]
[2] [Krş. 59. Mektup]
[3] [Bu fikirler, aşağıda Freud tarafından konuyla ilgili daha sonraki tartışmalara atıfların bulunacağı 75. Mektup’ta genişletilmiştir.]