Bir Not: Freud’da Temsil ve Yargı- Şahin Ateş
Yaklaşık dört ay evvel yayınlanmış olan Çevirmen Freud ve Vatandaşlık başlıklı yazımın devamı olarak kabul edilebilecek, en azından onun ile beraberce okunabileceğine inandığım bu yazıya iki alıntı ile başlayacağım. Fakat öncelikle bu kısa yazının niyetini açıklamalı ve onun diyalog içerisinde bulunduğu metinler arasında kurmuş olduğum bağlantıyı kısmen de olsa gerekçelendirmeliyim.[1]
Freud’un 1894 tarihli “Savunma Nöropsikozları” makalesinin gayesi, kısaca, belirti oluşumun farklı nevrotik yapılardaki ekonomik koşullarını tahlil etmektir. Bir yıl öncesinden, “Organik ve Histerik Felçler’den”, bildiğimiz kadarı ile Freud’a göre psişik olan içerisinde, dolayısıyla, bir önceki yazımın dilinden konuşacak olursam belirli bir yerde, “nevrozun geçer akçe olduğu” psişik yerde temsil edilebilirliğin koşullarını belirleyen şey, bir temsilin bir başka temsil karşısındaki durumudur. Hiçbir yere ya da şeye sabitlenemeyecek olan bu koşul için durum ya da hâl kelimesinin tercih edilebileceğine yönelik inancım, doğrudan, Freud’un “Dürtüler ve Kaderleri’ndeki” girişiminin bir sonucudur: Bilindiği üzere Freud’un etkinlik ve edilginlik, özne ve nesneden bahsettiği bu yazıda tasvir ettiği aşamaların Yunancadaki fiil çekimlerine bir gönderme olduğunu yazar Strachey. Devam ediyorum: Temsillerin birbirlerine göre durumu, hareketi ve birbirlerinden farklarıdır söz konusu olan. Bu anlayışın ne kadar radikal boyutlara uzanabileceğini gösterebilmek için şimdi Freud’un Proje’sinin 1. Bölüm’ünün 7. Kısım’ından bir alıntı yapacağım: “Algı esnasında φ ve ψ sistemleri beraberce iş görürler lâkin ne var ki bilhassa ψ’de iş gören bir süreç – yeniden üretim ya da hatırlama – vardır ve bu süreç, genel olarak konuşmak gerekirse, nitelik olmadan iş görür.”[2] Hafıza, diyor Freud yorum gerektirmeyen bu satırlarda, herhangi bir şekilde, örneğin, içerdiği yaşantıya istinaden, belirlenmiş değildir. Hafıza, farktır. 20 yıldan fazla süre sonra, Psikanalize Giriş Konferansları’nda “Aslında ‘travmatik’ teriminin bizim için ekonomik olan dışında bir anlamı yoktur”[3] dediğinde, iki açıklama arasındaki yakınlık ile ürpermemek elde değildir.
İlk alıntım için “Savunma Nöropsikozları” makalesinin sondan bir önceki paragrafını, Freud’un “hipotezini” aktaracağım; izahını değilse de kendisine dair bir girişi sunmaya çalıştığım mekanizmanın, yani psişik aygıtın, mantığı birazdan aktaracağım bu paragrafta özetlenmiştir. Bu makale, “Savunma Nöropsikozları”, yukarıda da ima etmiş olduğum üzere, özneye musallat olan temsiller ile uğraşır. Freud şöyle yazıyor, özetle: Analiz etmiş olduğum hastaların zihinsel açıdan maşallahları vardı. Ta ki bir uyumsuzluk vuku bulana dek. Nerede? In ihrem Vorstellungsleben, yani, onların temsil-hayatlarında. Sık kullanılan bir tamlama değil bu. Dikkat edilmeli: İngilizceye çevrildiği gibi fikrî hayatlarından bahsetmiyor. Yahut mesele bir Weltanscahuung değil. Bir temsil yaşamlarını çeşitli biçimlerde alt üst ediyor bu insanların; bu makale buna dair. Lütfen hatırlayınız: Tek bir temsilin hafızayı yeniden yazabileceğini, bir katalizör görevi görebileceğini söyler Freud Fliess’e 52. Mektup’unda. Bu yazıda ıstırabı, temsili ve zamanı konuşacağım. İlk alıntımı aktarıyorum:
“Nihayet, bir an için savunma nevrozlarının izahı hususunda işe koştuğum hipotez üzerinde durmak isterim. Zihinsel işlevlerde ayırt edilmesi gereken, bir niceliğin tüm özelliklerini taşıyan, artmaya, azalmaya, yer değiştirmeye ve boşalıma muktedir olan ve temsillerin tüm anı izleri üzerine bedenin yüzeyine dağılmış bir elektriksel yük gibi dağılan bir kavrama – bir duygulanım kotası ya da bir uyarım birikimi – atıfta bulunuyorum.”[4]
Bu kotanın ya da birikimin krizinin temsilini “Organik ve Histerik Felçler’de” görürüz. Bu makalede de bilhassa konversiyonlardan, yani bu birikimin somatik bir şeye dönüştürülmesinden bahsederken, Freud bize bir yıl öncekine oldukça yakın bir açıklama sunuyor. Şimdi, ıstırabın, temsilin ve zamanın bir araya geldiği bir paragrafı daha alıntılayacağım. Bu kez Proje’den. Bir yıl sonra. Bu makale Freud’un “psikolojik bir teoriye” giriştiğini ilan edişi ile başlıyor, Proje, malumunuz, Bilimsel Bir Psikoloji Projesi’dir (Freud “Savunma Nöropsikozları’nda” da girişimini fobilerin ve obsesyonların psikolojik teorisi olarak adlandırır). Öncelikle, bir kez daha, aktaracak olduğum alıntıyı takdim edeceğim.
Çarşamba günleri gerçekleştirilen Psikanalize Giriş Konferansları atölyemize katılanların hatırlayabileceği üzere bu oturumlardan birisinde Freud’un Janet’nin görüşleri üzerine zaman içerisinde değişiyor gibi gözüken görüşlerinden bahsetmiş, 1893’teki Janet atfını Psikanalize Giriş Konferansları’ndan bir alıntı ile beraberce okumuştum. “Savunma Nöropsikozları”, bir kez daha, Janet ile bir hesaplaşma ile başlıyor ve Freud Janet’nin bilincin bölünmesi olarak nitelendirdiği şeyin kökenini tartışmaya açıyor. Bilinç, Janet’ye göre, ayrı psişik gruplara bölünmek suretiyle bir iken iki hâline geliyor. Dejenerasyon ve rejenerasyon. Freud’un tercihini ikincisinden yana kullandığını belirtmiştim, yine, çarşamba günlerinden birisinde. Tam olarak bu noktada bir editör notu var ve bize Freud’un bu tarihlerde “psişik grup” ifadesini sıklıkla kullandığını aktarıyor.[5] Oldukça kritik bir anda, 1915’teki “Bastırma” makalesinde, bir kez daha bu ifade ile karşılaşırız. Şu şekildedir: “Şimdiye kadarki tartışmamızda bir içgüdüsel temsilcinin (Triebrepräsentanz) bastırılmasını ele aldık ve bu temsilciden bir içgüdüden gelen belli kotada ruhsal enerjiyle (libido ya da ilgi) yüklü bir düşünce ya da düşünceler grubunu (Vorstellungsgruppe) anladık.”[6] Bu satırların devamı, bastırma işinde duygu kotasının akıbetine ilişkindir. Şimdilik bu kısmını bir kenara bırakıyorum.
Istırabın yapısı, belli ki, nevrotik yapının ta kendisi olacak, tıpkı, 1888’de Freud’un histerik bir sinir sisteminden bahsedişi gibi.[7] Bu sebeple, dürtünün temsilinin üzerine gitmeyi tercih ediyorum. En azından bu yazıyı, bu konuya hasretmek niyetindeyim.
Heidegger, Kant’ı alıntılar: “İçinde tüm niceliklerin belirlenebildiği yegâne nicelik, parçalarının miktarı bakımından belirlenimsiz ve kesintisizdir: Uzay ve zaman.”[8] Burada bir risk alacağım. Bu alıntının bana düşündürdüğü ilk şey, “Bilinçdışı” makalesinin VI. Bölüm’ünün son paragrafı: Bilinçdışının içeriğini, çekirdeğini “akıldaki yerli nüfus” ile karşılaştırır Freud. Bir an için “çekirdek” meselesinde duralım. Freud Proje’de şöyle yazar: “Lâkin ψ bedenin içinden gelen yükler de alır ve ψ nöronlarının muhtemelen φ tarafından yüklenen palyum nöronları ve endojen iletim yolakları tarafından yüklenen çekirdek nöronlar olarak ikiye ayrılması gerekir.”[9] Çekirdeğin, tarihini dürtü, sonradan (Nachträglich) yazar. Freud’un “endojen uyaranlar” dediği şey, malumunuz, dürtüdür. Bizi burada ilgilendiren iki özelliklerinden bahsedilebilir: Sürekli olmalarına karşın yalnızca belirli aralıklar ile bilincin nesnesi hâline gelebilirler.[10] Freud da histeri, fobi ve obsesyonlarda ortak olan şeyin, bastırılan temsilden çekilen (çalınan) yükün, ortak olduğunu söyler. Mesele sonrasında neyin geleceğidir. Bu yol ile ego, kendisine sorun çıkartan (Unvertraglich) temsilden “kurtulmuş” ama kendisine parazit-vari bir anı izi bulaştırmıştır. Bu anı izi, ikinci bir psişik grubun “çekirdeğini” biçimlendirecektir.[11] Ayrım savunmanın mahiyetine ilişkindir; bir temsile varamamışçasına yahut hiç var olmamış gibi muamele edilebilir.
Yerli nüfus: Urbevölkerung. Bu ilk halk, kalıtım yoluyla, içgüdüsel olarak, nesilden nesle aktarılmış temsillerdir. Ayrıca, tabii, bu risk tesadüfî değil, Freud böylesi bir işin cesaret gerektirdiğinden bahseder “Haz İlkesinin Ötesinde’nin” IV. Bölüm’ünde; bilinçdışının zamansızlığını Kantçı uzay ve zaman ile okur iken.[12] Bu okumayı benim için mümkün kılan şeylerden bir tanesi Freud’un 3. Cilt’in 53. sayfasında mevzubahis süreçleri “doğal” olarak nitelendirmesidir; Freud belki de diyerek düşünür, uğraştığımız tezahürler doğal olanın psişik sonuçlarıdır. Bu sebep ile ben “dürtüler içgüdüseldir” diye okurum “Bilinçdışı” makalesinin tartışmakta olduğum paragrafını. Ama bununla kastetmekte olduğum şey S.E.’de İngilizceye “içgüdüsel dürtü” olarak çevrilen triebregung değil.
Bu zemini aktarır iken Heidegger, “zaman” diyor, Kant’tan alıntılayarak, “kendi iç durumumuzu görülememizin bir formudur.”[13] Dürtünün kökeni, hatırlayın, Freud’da oldukça yakın bir yerden tınlar: Bir temsil hâline gelene dek onu işitebilmemiz olanaksızdır. Nedir peki temsil Kant’a göre? Heidegger cevaplıyor aynı sayfada: “İçsel duyuların verdiğidir.” Zamana aittirler ama birbirlerini öncelemek sonralamak sureti ile değil. Histerikler, Şey’i, yani das Ding’i, öteye iterler diyor Freud.[14] Soru şudur: Ne öte? Uzağa mı? Derine mi? Sonraya mı? Önceye mi? Freud “bilinçaltı” terimi için “yanlış ve aldatıcıdır” der.[15] Tam olarak bu sebeptendir! Heidegger diyor ki “uzay, yani yan yana, üst üste ve art arda olmanın ilişkileri, ‘şurada’ ve ‘burada’ denk gelinen şeyler değillerdir. Uzay diğer varolanlar arasında mevcut olan bir şey değildir…”[16] Öyle ise uzayı ya da zamanı, ortak bir özellik olarak damıtmak mümkün değildir. Damıtılabilen bir şey vardır, birliği temsil eden şey, yani kavramdır bu. Ama kavram ancak saf görüye düşünce işinin eklenmesinin neticesinde bahis konusu edilebilir. Bunu, belki ileride, Freud’da birincil ve ikincil süreç ile beraberce düşünebiliriz. Şimdilik bırakıyorum. Freud bir dejenerasyondan ziyade rejenerasyondan bahsediyor ise bunu ben tam olarak bu noktadan okuyor ve bu sebeple onun yargı işlevi hususundaki az sayıdaki ifadesine önem veriyorum.
“Bilincin bölünmesi”, fark etmiş olduğunuz üzere, bu makale için önem arz ediyor. Freud tasvir ettiği herhangi bir mekanizmayı bu şekilde tanımlamadığı gibi adlandırmıyor da. Ama bu onun bir bölünmeden bahsetmediği anlamına gelmiyor. Bildiğiniz üzere, 1938’de yarım bıraktığı bir makaleyi doğrudan bu konuya arz edecek: Ichspaltung, yani, Ben’in bölünmesi. Söz konusu makalede konunun “fetişizm” ile beraberce ele alınışı, bu yazıdaki konumuzun dışarısında ve doğrusunu söylemek gerekirse benim aktarabileceklerimin sınırlarını da aşmakta. Ben yalnızca sebebin Freud’un -verleri ile ilgili olduğunu işaret edebilirim: Verneinung, Verleugnung, Verwerfung ve tabii Verdrangung. İkincisi için “Fetişizm” (1927) makalesine gidilmeli. Üçüncüsü için ise önce “Bastırma” makalesinin ilk paragrafına, sonra ise “Olumsuzlama” (1925) makalesine. İlkinde yargı işlevi ve Verwerfung birleşiyor. Bir sonraki oturumda konuşmak umuduyla bu konuyu da erteliyorum. Erteleme zorlantısı budur.
Son olarak… Freud Düşlerin Yorumu’nun “Düş Süreçlerinin Psikolojisi” bölümünün C Başlığı’nda “tatmin” denen şeyin, algı özdeşliği olduğunu savunur. Algı özdeşliğine hükmedecek olan süreç, yargı olacaktır. Zira evvela yargı, belleği inşa edecektir. Bu ikincisini çokça konuştuk. Psikoloji ve mantık bilimleri, zihin ve logos. Şöyle yazıyor Freud “Olumsuzlama’da”: “Ama olumsuzlama simgesinin yaratılması, düşünmeyi bastırmanın sonuçlarından ve bununla birlikte haz ilkesinin zorlamasından bir ölçüde kurtarana dek yargı işlevinin yerine getirilmesi olası olmamıştır.”[17]
Bir yazıyı “alıntı” ile sonlandırmamak gerektiğini biliyorum fakat yeterince açıklama yaptığıma inanıyorum. Dolayısıyla, şimdi müsaadenizle, ikinci alıntımı aktaracağım.
“Varsayalım ki algıyı temin eden nesne özneye benzesin – eş bir insan olsun[18] Bu durumda, teorik ilgi, böylesi bir nesnenin eş zamanlı olarak [öznenin] ilk tatmin edici nesnesi ve dahası onun ilk hasım nesnesi olduğu kadar yegâne yardımcı gücü olduğu açıklamasını sunacaktır. Bu sebep ile eş insan ile ilişkili olarak bir insan tanımayı öğrenir. Sonrasında, bu eş insandan gelişen algısal kompleksler yeni ve mukayese edilemez olacaktır – onun özellikleri, örneğin görsel çehresi; lâkin diğer görsel algılar – örneğin ellerinin hareketi gibi – öznede kendi görsel izlenimleri, kendi bedeninin izlenimleriyle, [anılar] kendisi tarafından tecrübe edilen hareketlerin anılarıyla çakışacaktır. Nesneden doğan diğer algılar da aynı şekildedir; örneğin nesne çığlık atıyorsa, [öznenin] kendi çığlığının anısını ve aynı zamanda kendi acı tecrübelerini uyandıracaktır. Dolayısıyla eş insan kompleksi iki bileşene ayrılır; birisi sabit yapısı vesilesiyle bir izlenim yaratır ve bir şey olarak bütün hâlde kalır iken diğeri hafızanın aktivitesi yoluyla anlaşılır – yani, hafızanın aktivitesi yoluyla [öznenin] kendi bedeninin bilgisine dek geri izlenir. Algısal kompleksin bu ayrılışı onu tanımak olarak tanımlanabilir; bir yargıyı içerir ve bu son hedef elde edildiğinde sona erer. Yargı, göreceğimiz üzere, birincil bir işlev olmayıp [algının] farklı [mukayese edilemez] kısımlarının yüklenmesini ön varsaymaktadır; ilk aşamada hiçbir pratik amacı yoktur ve yargılama süreci boyunca farklı bileşenlerin yükünün boşalıyor gibidir zira bu aktivitelerin, “yüklemlerin”, niçin özne-kompleksinden nispeten gevşek bir patika yoluyla ayrıldığını açıklayacaktır.”[19]
[1] Bu yazı, Batuhan Demir ile sürdürmekte olduğumuz Erken Dönem Freud Metinlerinde Etiyoloji başlıklı atölyenin üçüncü oturumunda gerçekleştirmek üzere hazırladığım sunum için almış olduğum notlardan oluşmaktadır. 5 Kasım tarihli bu oturuma katılmış olan herkesi, bu çalışmayı mümkün kıldıkları için içtenlikle anıyorum.
[2] Sigmund Freud, S.E. Vol. I., 308.
[3] Sigmund Freud, Psikanalize Giriş Konferansları çev. Emre Kapkın & Ayşen Tekşen (İstanbul: Payel, 2016), 277.
[4] Sigmund Freud, S.E. Vol. III. içerisinde “The Neuro-Psychoses of Defence” (1894) (1981), 60.
[5] Freud, a.g.e., 46, 1 numaralı dipnot.
[6] Sigmund Freud, Metapsikoloji çev. Emre Kapkın & Ayşen Tekşen (İstanbul: Payel, 2013) içerisinde “Bastırma” (1915), 147.
[7] Sigmund Freud, S.E. Vol I. içerisinde “Hysteria” (1888) (1981), 48.
[8] Martin Heidegger, Kant ve Metafizik Problemi çev. Kaan H. Ökten (İstanbul: Alfa, 2021), 69.
[9] Freud, a.g.e.., 315.
[10] Freud, a.g.e., 316.
[11] Freud, S.E. Vol. III., 49.
[12] Sigmund Freud, Metapsikoloji çev. Emre Kapkın & Ayşen Tekşen (İstanbul: Payel, 2013) içerisinde “Haz İlkesinin Ötesinde” (1920), 288.
[13] Heidegger, a.g.e., 71.
[14] Freud, S.E. Vol. III., 47.
[15] Sigmund Freud, Metapsikoloji çev. Emre Kapkın & Ayşen Tekşen (İstanbul: Payel, 2013) içerisinde “Bilinçdışı” (1915), 168.
[16] Heidegger, a.g.e., 67.
[17] Sigmund Freud, Metapsikoloji çev. Emre Kapkın & Ayşen Tekşen (İstanbul: Payel, 2013) içerisinde “İnkâr” (1925), 422. Bu derleme içerisinde “İnkâr” olarak çevrilen “Die Verneinung” başlığını ben “Olumsuzlama” şeklinde çevirmeyi uygun görüyorum.
[18] İng. A fellow human-being; Alm. Die Nebenmencsh.
[19] Freud, S.E. Vol. I., 331.
priligy 30mg price Zhukovsky, D