Metin

Joyce’da Bilinç Akışı Tekniğine Dair Soruşturma – Umut Özen

“Stephen bu hüsranına iştirak etti mi? Bilinenden bilinmeyene doğru çıkarımlar yoluyla ilerleyen bilinçli ve rasyonel bir hayvan olarak, kaçınılmaz olarak boşluğun belirsizliği üzerine kurulmuş bir mikrokozmos ile bir makrokozmosun arasında bilinçli ve rasyonel bir reaktif olarak kendi önemini tekrar beyan etti.”[1] 

“Hay Allah, ne yapalım, rolümüze uygun giyinmek zorundayız.”[2]

 

James Joyce’un Ulysses eseri üzerine yazılmış sayısız rehber nitelikte kitabın yanında teorik olarak kitabın tekniğinde bulunduğu düşünülen bilinç akışına dair soruşturma yapmak için önce soruşturmanın nasıl yapılacağını serimlemek gerekir. Soruşturma hedefi bakımından öncelikle bir eleştiri ve tartışma üretme gayesindedir. Araştırmadan farkını ortaya koymak için de soruşturma kelimesine odaklandığımızda; haddizatında ilgili eserin sorusu nedir? Ulysses nedir diye sorarsak cevabımız onun eser sahibini öne çıkarma ile başlayabilir. Joyce ile aynı dönem eserlerini yayınladığı düşünülebilecek Martin Heidegger sanatla ilgili denebilecek vurucu eserinde sanatçıyı değil, sanat eserini öne çıkarmıştır. Bu öne çıkarma amacı bakımından yazarın etkisini dışlamak için değil, incelenmesi dolayısıyla önümüze konan eserin mesele edilmesi gerektiğini defaatle belirtir. Meseleyi mesele edinmek için de eserin eser olan varlığı öne çıkarılmalı düşüncesi hakimdir. Soruşturmanın hangi ihtiyacı karşılayacağı ise hedefe ulaşıldığında anlaşılacaktır. Şimdilik eserin kendisi ve bir kavramını öne çıkararak sonsuz göndermeler içerisinde yakasını biraz da olsun sıkmış olmanın darlığı ve sabit tutmanın güvencesi içerisinde olur.

 

1

Başlangıcı soruşturmaya soru üretmek olarak izlenen patikada ilk adım başlangıç sorusunu üretebilmektedir. Joyce’da olduğu düşünülen teknik bilinç akışı mıdır? Öncelikle bilincin varlığı Joyce’un eserinde ismi anılan filozoflarca nasıl açıklanıyor? İsmi anılmak ile kalmayan ve eserlerinden sanat çıkarılan hatta sanata dair görüş çıkarılan Aristoteles ve Aquinalı Thomas bilinç akışı için mevzu bahis midir? Yazarın kendisinin Platon’un diyaloglarına benzetilebilecek bölümlerle bezediği Ulysses’deki tartışmalar yeri geldiğinde felsefe üretir ve Joyce’un tam olarak yerini belli ederken, öte yandan diyalogların ağırlığı bakımından İngiliz sanatına sığdırılamayacak Shakespeare tartışmaları öncelikle okuyucudan Shakespeare hatmini beklemektedir. Bu çağrı okuyucuya uygarlık tarihinin ortaya çıkardığı tüm üretimleri dahil etmeyi niyet etmiş bir kitaba ancak ciddiyet ve saygı ile yaklaşılarak yanıt verileceği izlemini doğrudur. Böylesi bir kapsam ancak felsefe sistemi ya da bilim sistemi oluşturmak iddiasında olduğunda Hegel’in eserleştirdikleri ile aynı kefeye konulmaktan kaçamaz. Hegel felsefeyi şeyden, onun kendiliği ve başkası için varlığı üzerinden tüm tarihi geçen bir özneye dönüşmüş bir bilincin mutlak olana ulaşma mantığını işler. Joyce’un Ulysses’inde Bloom ve Stephen’in sabah 8’de başlayan yolculuklarının belli yerlerde aynı düşünceyi bile akıllarını getirdiğini bilinir. Dahası Hegel’in Tarih’in belli anlarındaki tekrarlarda Bloom’un patinajlarını trajedi ile komediyi birbirleri yerine yaşadıklarını ya da aslında Joyce’un bunu ortaya serdiği söylenebilir. Eserin daha başında yer alan yas cümlelerinde Stephen’in annesi önünde diz çökmemesi ve arkadaşı Mulligan’ın onunla dalga geçmesi bir komediye dönüştürülme potansiyeli taşıyor. Bu potansiyel en acı hatıra veya yaşantıda bulunan komedi unsurunu da aynı yerden vererek insanın çok derin bir düğümü olan ve Freud’un Espri (der Witz) olarak işlediği Bilinçdışı oluşumda aranabilir.

 

2

 “Olayların dışarıdan değil de karakterlerin zihinlerinin içinden yazılmasına dayalı bilinç akışı tekniğinin yoğun olarak kullanılmasının en meşhur ve önemli örneklerinden biri bu kitap.”[3] diyor Ulysses çevirmeni Armağan Ekici. Bu tekniğin açığa çıkarılması için öncelikle Antik Yunan Felsefesinde Nous[4] kavramının tartışılma minvaline ve Bilinç kelimesinin çıktığı yerden itibaren tarihine uzanmak gerekir. Bu gerekliliği karşılamak şimdilik güç bir iş. Ama şu söylenebilir ki Bilinç diye söylenen ile Vicdan diye çevrilen benzer köklerden gelmekte dolayısıyla Hegel’in Bilinçlilik hali olarak değil de akılda şeylerin varlığının temsilcisi aracılığı ile oluşanlar diye düşünülebilir. Bunun parolasını Tinin Fenomenolojisi eserinin giriş kısmında Şeyden (das Ding) başlayan serüven yine kendisinde bitiyor ve bu başlayıp kendinde bitmesi oldukça Heraklitçi bir metafor. Bir yandan Ulysses’in baş karakteri olan Bloom da tüm süreci tamamlayıp sabah kahvaltısını yaptığı eve geri döner. Tarihi-olan tüm göndermelerin -en azından Ulysses için- sürece indirgenmiş doğası; gündelik yaşam içerisinde akla çağrışan ve belli bir noktada bilince gelen ya da gelmeyen şeylerin tümü Joyce tarafından yazıya geçirildiğinde görülecektir ki, çağrışımın doğası tarihin tüm semptomlarını taşımaktadır. Serimlenmesi güç bir kavram olan tarihin semptomları şimdilik Ulysses’de Bloom ve Stephen karakterleri özelinde monolog şeklinde kısa kelimeler ile kitapta karşımıza çıkar. Örneğin kelime kelime akla gelen ilk çağrışım örneğinin karşımıza çıkan ilk hali Ulysses’de sayfa 9’da bulunan Hrisostomos’tur. Ekici bunu “kitapta geçen ilk iç ses”[5] diye anar. Akla gelenin artık aklın bir varlığı yapar, bu onu bilincin bir varlığı yapar mı gibi bir soruda yaşanacak zorluk akıl ve bilinç kavramlarının farkları üzerinden bir tartışma yürütmenin hayli riskleri var. Bu riski almamak için haddizatında malzeme olarak akli olan kelimeler evreninden seçip duyulur hale gelmesi ve zihinsel aygıtımızın neden o kelimeyi seçiminden önce bu seçimi yapanın kim olduğu ve neye göre seçtiği gibi hayli zor bir soru ile karşılaşmakta. Bahsi açılması zorunlu olan ve soruşturmanın seyri açısından durak verilecek keskin an Freud’un bilinç için devrimsel nitelikte denebilecek farklılığıdır.

 

3

Freud öncelikle bilinç kavramı ile ilgili şunu söyler “Bilinçsiz-olan” başlıklı makalesinin başında: “… çünkü bilinçli olanın verileri aşırı derecede boşluklu ve eksiktir; gerek sağlıklı gerekse hasta insanlarda, açıklamaları için bilincin tanıklık etmediği baş­ka eylemleri şart koşan ruhsal eylemlere sıklıkla rastlanmaktadır”[6] ve devamında:

“… aklımıza düşen fakat kaynağını bilmediğimiz fikirlerle ve düzenleme süreci bize kapalı kalan düşünme sonuçlarıyla tanıştırmaktadır. Ruhsal eylemlerle ilgili içimizde olup biten her şeyi bilinç aracılığıyla öğrenmek zorunda ol­duğumuz iddiasına sarılındığı takdirde bütün bu bilinçli eylemler bağlamdan yoksun ve anlaşılmaz kalırlar ve elde ettiğimiz bilinçsiz eylemleri onların arasına kattığımızda belirgin bir bağlama yerleşirler. Oysa anlam ve bağlam kazanımı bizi dolayımsız deneyimin ötesine taşıyabilecek ta­mamen haklı bir saiktır. Bir de bilinçsiz-olanın varlığını kabul ederek bunun üstüne, bilinçli seyreden akışı amaca uygun olarak etkileyecek başarılı bir etkinlik inşa edebileceğimiz ortaya çıktığı takdirde, bu başarıda, kabul edilenin varlığına yönelik su götürmez bir kanıt elde etmiş oluruz. O halde, ruhsallıkta olup biten her şeyin bilinç tarafından da bilinmek zorunda olduğunu talep etmenin haksız bir kibirden, geçersiz bir istekten başka bir şey olmadığını ileri süren bir bakış açısı­ nı benimsemek durumundayız.[7]

Bilinçli verilerin boşlukla bezeli yapısı ve bizi duraklamaya götüren doğası örneğin Stephen karakteri özelinde sadece bir Hrisostomos kelimesinde yoğunlaşmış çağrışım zinciri ile oldum olası bırakır. Bu şu soruyu açığa çıkartır; Hrisostomos bir bilinçli veri midir? Boşlukla dolu yapısı itibari ile Bilinç tam da bu kelimede yoğunlaşmış olanların akışı içerisinde bulunanlardan biri mi? Buna yapılacak ilk Freudcu itiraz bilicin bilinçsiz-olanın yalnızca bir bölümü olması dolayısıyla klasik kümeler düşünüldüğünde kümenin yalnızca bir elemanı işlevini görür. Bilincin tanıklık etmediği anlar espriler, rüyalar ve kazalarda ortaya çıkar. Bu anların tanıklığa direnen ve bilinçli veri ile ortaya çıkarılamayacak derinlikte yapılarından birinin izi kitabın başında Kara Panter[8] rüyasındadır.  

Ve son olarak şu nokta kabul edildiğinde soruşturma belli bir noktada düğümün çözülebileceği bir uç bulmuş olacak: “… bilinçli bilgi dediğimiz şeyin büyük bir bölümü aslında uzun zaman saklı haldedir, başka bir deyişle ruhsal bilinçsizlik hali içinde varlığını sürdürmek zorunda kalmaktadır.”[9] Ruhsal bilinçsizlik hali egemenliğini bilinci bir tebaaya dönüştürmesi ile bilinç akışı denen teze karşıt ve temelden zıttır. Basit bir mantıkla tanrı bilinçdışıdır denebiliyorsa tanrının her şeyin mutlak varlığı iddiası önden kabul edildiğinde akışta akla gelen tüm çağrışım ezelden beridir ruhsal bilinçsizlik içerisindedir.  

 

[1] James Joyce, Ulysses çev. Armağan Ekici, İstanbul: Norgunk Yayınları, 2015, 669.

[2] James Joyce, Ulysses, 22.

[3]Armağan Ekici, “Anlat bana, Tanrıça, binbir düzenli yaman adamı”: Ulysses için ipuçları, 2014 http://ekici.blogspot.nl/2014/09/anlat-bana-tanrca-binbir-duzenli-yaman.html

[4] Akıl, bilinç ve anlama kelime anlamlarına tekabül etmektedir.

[5] Armağan Ekici, “a.g.y.”

[6] Sigmund Freud, Bilinçsiz-olan çev. Çağlar Tanyeri, İstanbul: Telos Yayınevi, 2016, 37.

[7] Freud, Bilinçsiz-olan, 37.

[8] Joyce, Ulysses, 10. Kara Panter İsa’nın bir temsilcisidir.

[9] Freud, Bilinçsiz-olan, 38.

Kaynakça

Ekici, Armağan. “Anlat bana Tanrıça, binbir düzenli yaman adamı”: Ulysses için ipuçları. 15 9 2014. http://ekici.blogspot.nl/2014/09/anlat-bana-tanrca-binbir-duzenli-yaman.html.

Freud, Sigmund. Bilinçsiz-olan. Çeviren Çağlar Tanyeri. İstanbul: Telos Yayınevi, 2016.

—. Espriler ve Bilinçdışı ile İlişkileri. Çeviren Emre Kapkın. İstanbul: Payel, 1998.

Hegel, Georg Wilhelm Friedrich. Mantık Bilimi – Büyük Mantık. Çeviren Aziz Yardımlı. İstanbul: İdea, 2014.

—. Tarih Felsefesi. Çeviren Aziz Yardımlı. İstanbul: İdea, 2006.

—. Tinin Görüngübilimi. Çeviren Aziz Yardımlı. İstanbul: İdea, 528.

Heidegger, Martin. Sanat Eserinin Kökeni. Çeviren Fatih Tepebaşılı. İstanbul: De Ki Basım Yayım, 2011.

Joyce, James. Ulysses. Çeviren Armağan Ekici. İstanbul: Norgunk Yayınları, 2015.

 

 

 

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu