Çeviri

Erotojenik Bölgeler Olarak Kulak ve İşitsel Kanal (1913) – Karl Abraham

   Birkaç yıl evvel dikkatim, kulak ve dış işitsel kanalın önemine dair aşağıdaki gözlem tarafından cezbedildi.

  Bir nevrotik hasta günde on ya da yirmi kez, hatta daha da fazla sık olarak vuku bulan özgül “ataklardan” mustaripti. Uzun bir psikanalitik tedavi süresince bu “atakları” bolca gözlemleme fırsatına sahiptim. Bir görüşmenin ortasında hasta aniden zıplayabiliyor, beti benzi atıyor, ellerini kulaklarına koyuyor ve kapıya koşabiliyordu; akabinde sağ elinin işaret parmağını sağ kulağına sokuyor ve en yoğun uyarılmaların her türlü göstergesiyle parmağı kulağının içinde şiddetli bir biçimde hareket ettiriyordu. Aynı anda yüzü büyük bir öfke içerisindeymişçesine şekil alırdı ve kımıldar, ayaklarını sertçe yere vururdu. Nihayet motor sinirlenme soluk soluğa boşaltılır ve tükenmiş bir şekilde dibe batardı. Biraz vakit geçtikten sonra, bazen ona ataktan hemen önce dile getirdiği kelimeleri hatırlatmam gerekiyorsa da önceki düşünce akışını devam ettirebiliyordu. Bilinç bu ataklar esnasında daima bulanıktı ve onların akabinde hasta başka bir hâlden gerçekliğe geri dönmüşçesine bir şekilde hissederdi. Uyarılma hâlinde katî düşüncelerin belirdiğini biliyor lâkin hiçbir zaman kesin olarak ne olduklarını hatırlayamıyordu. Burada tam olarak sunulamayacak olan analiz, her atağın başlangıcında hastanın işitsel kanalda büyük şiddetli bir kaşıntı hissettiğini gösterdi. Bu ataklar, reddedilen belirli türdeki cinsel faaliyetin ikamesiydi. Belirtilmesi ilginçtir ki bu ataklar ve onun diğer belirtileri bir durumun neticesinde birkaç aylığına ortadan kaybolmuştu. Bu, bir kızla tanıştığı zamandı. Cinsel ilişkiye girmemişlerdi fakat bitkin düşene dek büyük bir heyecanla birbirlerini gıdıklamaktan keyif alıyorlardı.

   Bu vakada açıkça geneli itibariyle cildin alışılmadık bir şekilde kuvvetli bir erotojenik vaziyeti mevcutken kulak ve işitsel kanal bu karakteristiği had safhada sergilemekteydi. Bazı nevrotiklerin gıdıklanmaktan olağanüstü bir keyif aldığı iyi bilinir. Şayet cinsel tatminin diğer yolları onlara kapalı ise bazen orgazma yol açabilecek sürtünme ya da kaşınma hareketlerinin icrasına yol açacak nevrotik bir semptom olarak kaşıntı sıklıkla görülür. Örneğin, sol kolunda bir kaşıntı olan ve bu kısmı artan bir şiddetle, çılgınca, eksiksiz bir orgazm üretinceye dek kaşıyan bir kadın hastayı gözlemleyebilmiştim. Hiçbir kendini kınamanın ilişmediği bu yöntem, kadının daha evvelden uyguladığı mastürbasyon karşısında bir avantaja sahipti. Sinirsel bir cilt tahrişi ya da eşlik eden egzama nedeniyle kendini kaşımak, ahlâkî bir kusur olarak değil, bir gereklilik olarak görünecektir.

   Erken çocuklukta kulağın oto-erotik bir doyum elde etmek için kullanıldığı uzunca zamandır bilinir. Yalnızca parmaklarını emme vb. alışkanlıkları olan çocukların kulağı tutmak ve ritmik bir şekilde kulak memesini çekerken keyif için yalamak alışkanlıklarına başvurmam yeterlidir. Ayrıca, çocukluklarında ve hatta sonrasında pek çok insanın parmaklarını işitsel kanalarına sokması ve onun içine bir şeyler yerleştirmesi ve kendilerini işitsel salgılarla meşgul etmekten hoşlanması hatırlanmalıdır. Bir vakada bir çocuk bir sinek yakalamış ve onu kulağına koymuştu. Bu hareketinin nihayetinde “yabancı beden” tıbbî müdahaleyi gerektirecek kadar kulağının derinliklerine girmişti. Çocuklar sıklıkla bezelye vb. küçük nesneleri kulaklarına koyarlar.[1]

   Ne var ki yalnızca yakın zamanda erotojenik bir bölge olarak kulağın çok daha yaygın bir önem arz ettiğine ikna oldum. Berlin’de bir kulak uzmanı olan meslektaşım Dr. H. Hempel’e psikanalistlerin dikkatini hak ettikleri ve şimdiye dek önemleri ölçüsünde takdir edilmediklerinden burada alıntıladığım aşağıdaki güvenilir gözlemler için teşekkür etmeliyim.

   Küçük çocuklar sıklıkla kulakta ve işitsel kanalda yoğun bir kaşıntının eşlik ettiği nemli egzamadan (moist eczema) mustariptirler. Hekim kulağı muayene ettikten sonra böylesi çocuklar takip eden muayeneler karşısında tıbbî ilginin gerekli görüldüğü zamandakinden farklı bir tutum takınırlar. Daha önceleri egzamalı durumun sebep olduğu huzursuzluk sebebiyle ağlayan çocuklar, hekimin teşebbüslerinde olağanüstü bir şekilde sessizleşir yahut en azından sorun yaşamazlar. Hekim kaşınan kısma herhangi bir şey yaptığı müddetçe çocuk sessiz kalacak ve hatta memnuniyetle mırıldanacaktır; çocuk yalnızca hekimin müdahaleleri kesildiğinde ağlamaya başlayacaktır. Belki de belirtmeliyim ki bu gözlemler çocuk cinselliğine ilişkin çocuk cinselliğinin Freudyen anlayışına dair hiçbir özgül bilgi olmadan gerçekleştirildi ve yine de müdahale gözlemci tarafından çocuksu mastürbatif uyarılmaya benzer şekilde tasvir edildi. Eklenebilir ki yetişkinler de işitsel egzamanın tedavisi esnasında benzer duyumların su götürmez belirtilerini sergilerler. Dr. Hempel bana bir keresinde gördüğü, iki kulağını da soyulana dek kaşımış lâkin bu durum için tedaviye razı olmayan bir adamdan bahsetti.

   Düşlemin pek çok ürünü çocukların cinselliğinde kulağın oynayabildiği önemli rolü gösterir. Bir kadın hasta bana çocukken sahip olduğu, düşlemsel hikâyeler uydurma eğiliminden bahsetmişti. Yaklaşık dokuz yaşındayken (ve muhtemelen bundan da önce) sıklıkla bir tür kötülük sebebiyle cezalandırıldığını düşlüyordu. Bilhassa, küçük kardeşiyle birlikte yürüyüşe çıktığı sahnesini hayal etmekten hoşlanıyordu ve Kayser arabasıyla geliyor ve onları ne olduğu belirsiz bir suç sebebiyle tutukluyordu. Bunu izleyen ceza şöyleydi – iki çocuğun da kulakları temizlenecekti! Çocuk, bu işlemden aynı anda hem keyif alıyor hem de korkuyordu. Bu türden düşlemleri, yalnızca kısmen özlenen, kısmen korkulan bir erotojenik bölgenin uyarılmasını değil, aynı zamanda mazoşist eğilimlerin tatminini de içeriyordu.

   Aynı şekilde bedenlerinin en hassas kısımlarının gıdıklandığını düşleyen çocukları ya da yetişkinleri gözlemleyebiliriz. Pek çok gösterge gıdıklamada ya da gıdıklanmada sado-mazoşistik dürtülerin keyifli birleşimine işaret eder. Ben burada yalnızca yukarıda tarif edilen nevrotiğin “ataklarında” görülen şiddetli bir öfke duygusunu ve şiddetli bir biçimde kolunu kaşıyan hastayı örnek vereceğim.

   Şimdiye dek üzerine oldukça az düşünülen kimi olgulara başvuracağım. İlk olarak, pek çok nevrotik kimsenin eğilimli olduğu kulakların kızarması vardır. Daha sonra, bu belirti ve cinsel uyarılma süreçleri arasındaki ilişkiyi detaylıca ele almak niyetindeyim. Dahası, bazı insanlarda boynun kulaklara bitişik kısmının, özellikle boyun ile çene arasındaki köşenin özel bir erotojenik öneme sahip olduğu görülecektir. Kulağın erotojenik önemi ayrıca kulaklarda nevrotik çınlama ve öznel kökene sahip diğer seslerle ilişkisi bağlamında değerlendirilmelidir. Ve nihayet, belki de psikanalistler tarafından pekâlâ bilinen bir olguya, kulağın tüm zamanlarda sıklıkla bir genital sembol işlevi görüşüne atıfta bulunulmalıdır.

  Muhtemelen, her psikanalistin burada verilenlere benzer gözlemler sunabileceğini varsaymakta haklıyım. Sadger[2], takdire şayan bir şekilde benimkini destekleyen belli sayıda gözlemden bahseder ve Jekels[3] tarafından yazılan bir makalede eşcinsellerde işitsel kanalın karşılıklı uyarımına ima vardır.

 

Çeviren: İbrahim Şahin Ateş

 
Bu çeviride esas alınan kaynak: Karl Abraham, “The Ear and Auditory Passage as Erotogenic Zones (1913)” Selected Papers on Psychoanalysis trans. D. Bryan & A. Strachey içinde (London: Karnac Books, 1988), 244-247.

 

 

[1] Akıl hastaları sıklıkla her türlü şeyi kulaklarına koyma eğilimi gösterirler.

[2] Sadger, “Haur-, Schleimhaut- und Muskelerotik” (1912).

[3] Jekels, “Einige Bemerkungen zur Trieblehre” (1913).

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu